Film, ateist bir kadının mücadelesiyle başlıyor. Madalyn Murray O’Hair, oğlunun okulundaki sabah dualarının kaldırılması için harekete geçiyor. Ona göre dinsiz ya da Yahudi çocukların Hıristiyan dualarını okumaya zorlanması büyük bir haksızlık.
Yüksek Mahkeme kararıyla sabah duaları okullardan kaldırılıyor. Bu karar, Madalyn’in Amerikalıların nefretini kazanma sürecinin de başlangıcı oluyor.
Zamanla işleri büyüten Madalyn, Amerikan Ateistler Derneği’ni kuruyor, çevresini genişletiyor, servetine servet katıyor. Fakat sert tavırları ve keskin dili ailesi dahil herkesin tepkisini çekiyor. Öyle ki, ölmesini dileyenler bile oluyor.
Yıllar geçtikçe televizyon şovlarına çıkıyor, adını duyuruyor ama aynı zamanda nefret objesi haline geliyor. Bir gün Madalyn, oğlu ve torunu kaçırılıyor. Ancak kimse onları arama zahmetine girmiyor çünkü zaman zaman ortadan kaybolmaları olağan görülüyor.
Sadece yanlarında çalışan siyahi ve eşcinsel bir çalışan bu durumu olağandışı buluyor ve polise haber veriyor. Böylece işin aslında fidye için yapılmış bir kaçırılma olduğu ortaya çıkıyor. Devamını ise filmi izlerken göreceksiniz.
İnceleme
Madalyn Murray O’Hair, tartışmasız bir aktivist. Filmde gördüğüm kadarıyla sadece dine değil, birçok konuya karşı duruş sergileyen, inandığı şey uğruna mücadele eden bir kadın. Eğer Müslüman olsaydı belki de gerçek bir mümin olabileceğini düşündüm izlerken.
Bir televizyon programında söylediği şu söz beni çok etkiledi:
“Ölünce mezar taşıma şunlar yazsın. Ben öncelikle bir kadınım. Kadın olmayı çok sevdim. Sonra bir anneyim. Anne olmayı çok sevdim. Ve ben bir büyükanneyim. Büyükanne olmayı çok sevdim.”
Böyle düşünen bir kadının sadece “ateist” kimliğiyle kötü gösterilmesi bana haksızlık gibi geliyor. Evet, üslubu çok sert, kimi zaman aşağılayıcı. Hatta İncil’i yırtması gibi sahneler, onu toplum gözünde kolayca linç edilecek hale getiriyor.
Film genel olarak durağan ilerliyor çünkü gerçek bir yaşam öyküsüne dayanıyor. Asıl Madalyn’i ise yalnızca son sahnede, fotoğrafıyla görüyoruz. Bu da ayrı bir gerçeklik katıyor.
Bence filmin düşük puan almasının sebebi, finalinin vurucu olmaması. Ama olmayan bir şeyi de dramatize edip anlatmak mümkün değil. Zaten kaçırılması ve 15 gün boyunca alıkonulması başlı başına trajik bir hikâye.
Genel Yorum
-
Film Adı: The Most Hated Woman in America
-
Yapım Yılı: 2017
-
Tür: Biyografi, Drama, Gerilim
-
IMDb Puanı: 6,1
-
Platform: Netflix
-
Oyuncular: Melissa Leo (Madalyn Murray O’Hair), Adam Scott, Vincent Kartheiser
Madalyn hakkında söyleyebileceğim son şey ise şu:
👉 “Hakkındaki suçlamaları onur madalyası gibi taşıdı.”
Gerçek yaşam öykülerini sevenlere tavsiye ederim.
İyi seyirler! 🎥